Kayıtlar

Temmuz, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Bu yıl Lüfer yiyebilecek miyiz?

Bizim boğazımızın, Kuzey Egenin, Marmara’nın ve İstanbul’un balığıdır Lüfer. Çocukluğumda rahmetli dedem hep “denizdeki balıkların şahıdır lüfer” derdi. Neden şah der diye hep düşündüm. Ta ki o lezzeti özümseyinceye kadar. Padişah sofralarında bile ne kadar özel bir yeri olduğunu öğrendim Yerasimos hocamızın kitaplarından. Hele birde Çanakkale’de yaşayan belli bir yaş üstündeki deniz tutkunu insanlardan da hep lüfer balığının lezzeti ve önemi üzerine konuşmalar dinledim. Hüseyin Eriş ismini bende duymamıştım. Ama İstanbul’da yaşayan ve özellikle Lüfer balığını çok seven birisi olduğunu bu hafta öğrendim. Son yıllarda özellikle lüfer balığının ne kadar azaldığını ve bu hızla avlanmaya devam edilirse, önümüzdeki yıllarda hiç yiyeceğimizi fark etmiş. Üşenmemiş ve oturup Başbakan’a bir mektup yazmış. Bu konuda acil önlem alınmasını rica etmiş. Hatta öneride de bulunmuş. Yani çözüm yolu da önermiş ve gerekirse iki yıl fedakarlık edip avlanma yasağı getirilmesini düşünmüş. Başbakanımız da du

Yesil Ekonomi

Bu hafta elime bir kitap geçti. İnternet denilen devasa kuyu, sizi artık ilgi alanınıza göre her yenilikten haberdar ediyor. Uzun zamandır çalışmalarını ilgi ile izlediğim ve Avrupa Parlamentosu’nda beraber çalışmalar yürüttüğümüz bir İngiliz çevre örgütü SUSTAINABLE SCOTLAND özellikle iklim değişikliği nedeniyle mesleklerin ve iş alanlarının görecekleri zararları ve yaşayacakları değişiklikleri anlatan bir kitabı geçtiğimiz hafta piyasaya sürdü. Ama tabii ki bizim gibi basılı esere bu uzaklıktan sahip olamayacaklar için de kitabın bir dijital kopyasını internet ortamına taşıdılar (dileyenler için: http://www.sustainablescotland.com) . Bende oradan güzelce tablet bilgisayarıma her gün biraz biraz okuma imkânına sahip oldum. Benim en çok ilgilendiğim aşağıda sizlerle paylaşacağım tablo oldu. İş yaşamında iklim değişikliği riskinin verildiği tabloyu elimden geldiğince çevirerek sizlerle paylaşmaya çalışıyorum. Sektör Muhtemel riskler Sektörün endişeleri Gıda Su kıtlığı, hava şartla

KENTLER SERA GAZI ÜRETiYOR

Sera gazı salımlarında en önemli unsur enerji üretimi. Tüm dünya da bunun sonuçlarından etkilenmektedir. Araçlarda kullanılan benzin ve türevleri, elektrik elde etmek için kullanılan yöntemler ve sanayide enerji üretmek için kullanılan yöntemler bunların en görünürleridir. Elektrik enerjisi elde etmek için fosil yakıtların (Kömür ve petrol türevleri) kullanılması ise en bilinenidir. Kentleşme ve kentleşmeye dayalı yerleşimlerin artması ise ayrı bir salım gerekçesidir. Bugün kentler, dünyada üretilen enerjinin % 65ini kullanmaktadırlar. Kentlerin sera gazı salımları ise daha fazladır. Yani kentler, küresel ısınmanın da bir gerekçesidir. Çok hızlı bir şekilde kent ve kentleşme politikaları üretmemiz gerekmektedir. Küresel ısınmayı azaltacak modeller elimizde mevcut iken bunları kullanmamak, gelecek nesillere karşı en büyük ihanetdir. Sanayi devrimi dediğimizde, fabrikasyon üretimin artışını telaffuz etmek yanlış olmaz. Bu fabrikalar da genellikle kentlere veya kentlerin çevresine kurulm

KENT SOKAKLARI GECELERi ISI YAYIYOR

Hepimiz sıcak yaz gecelerinde kendimizi evlerin dışına atarız. Gerekçesi çok basittir. Serinlemek. Bu bazen deniz kenarıdır, bazen bir nehir kenarı veya bazen de park bahçedir. Çünkü sıraladığımız yerlerde gece ısı değişimleri fazladır. Yani buralarda hava serinlemiştir. Evimiz ve evimizin balkonu ise sanki gündüz gibi sıcaktır. Oralarda pişeriz. Hatta sokaklar bile sanki sıcakları yüzümüze doğru üfler. Ama evlerin içleri daha serin olması gerekir. Babaannemizin evi hep serin olurdu. Acaba neden diye hiç düşündük mü? National Geographic Türkiye dergisinin Mayıs 2011 sayısını alanların dikkatini 58nci sayfadaki iki fotoğraf mutlaka çekmiştir. Belçika’daki Antwerp kentinin gündüz hava fotoğrafı ve gece vakti havadan alınan termogram fotoğrafları yan yana verilmiştir. Aaron Britt’in, Belçike Isı Araştırması isimli haberini burada kısaca özetlersek: “Geçtiğimiz kış Antwerp, Belçika üstünden yapılan gece uçuşunun amacı, kimin uslu, kimin yaramaz olduğunu görmekti. Ama değerlendirilenler uy

DOGANIN BiR HAK ÖZNESi OLMASI

Önce İstanbul, sonra Çanakkale’de “Ekolojik Anayasa” toplantıları gerçekleştirildi. Geçtiğimiz ay içinde gerçekleşen bu iki toplantı hakkındaki izlenimlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. İstanbul’da 15 Mayıs Pazar günü gerçekleşen toplantıyı Yeşil Düşünce Derneği organize etmişti. Hemen iki gün sonra 17 Mayıs Salı günü ise Çanakkale’de Yalı Han’da yapılan toplantıyı Troya Çevre Derneği organize etti. Her iki toplantının da beklenenden fazla ilgi ile karşılanması, konunun ne kadar dikkate alındığını göstermekte idi. Bugün yapılan seçim öncesi seçim çalışmaları sürecinde en çok üzerinde durulan konuların başında seçimlerden sonra yapılacak olan sivil anayasa geliyordu. 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan tarihi referandumda dile getirilen yeni ve sivil bir anayasa hazırlanarak, 12 Eylül darbe anayasası silinmek isteniyordu. Bunun için anayasanın bazı maddeleri değiştirilerek, %58 gibi bir çoğunlukla kabul edildi. Daha önceleri mecliste defalarca değişikliğe uğrayan 82 Anayasası, bu kez halk

Sehir Selleri

Çanakkale Belediyesi uzun ve zahmetli çalışmalar sonucu, kentimizin alt yapı hizmetlerini tamamlamaya çalışıyor. Bazı yerler çok uzun sürüyor. Hatta bundan dolayı da çok eleştiri alıyor. Fakat yapılması gerekenin bu olduğunu hepimiz biliyoruz. Normal kanalizasyon şebekesinin yanına bir de yağmur suları için drenaj boruları döşeniyor. Tüm bunarla yapılmasına rağmen geçtiğimiz yıl içinde Tansaş kavşağı dediğimiz alanın ve Kordon boyunun son kısmı sayılan Ordu Evi önünün nasıl sel altında kaldığını hepimiz biliyoruz. Aynı ölçekte olmasa da benzer görüntüler, özellikle çok yoğun yağmur yağışı sonrasında yaşanıyor. Son dönemde meteorologlar ve iklim bilimciler bu durumlara “şehir selleri” adını takıyorlar. Öncelikle şunu söyleyelim. İklim değişikliği nedeniyle yağışlar dengesizleşecek ve sellerle daha da çok karşılaşacağız. Bu kaçınılmaz bir süreç. Bu güne kadar iklim değişikliği şunlara neden olacak denildikçe kimse umursamadı. Ampuller tasarruflu ampuller ile değiştirilsin veya televizyo

Ekolojik Bayramiç

1980 sonrası ülkemizde yasak olan siyaset alanı içinde yeni oluşumlara izin verilmedi. Fakat dünyadaki gelişmeler o kadar hızlı gelişiyordu ki, ne kadar yasaklasanız da bazı alanlardaki gelişmelere engel olamıyordunuz. Bunların en dikkat çekici göstergesi, özellikle Avrupa’da hızla gelişen yeşil ekolojik hareket idi. 1970’lerin ikinci yarısında ve 1980’lerde tüm dünyada, özellikle de kıta Avrupa’sında “Yeşil Parti”lerin gelişimini yakından izledik. Tıkanan doğal yaşam için, kendisini sınırlayan ve kontrol altına almaya çalışan kapitalist sisteme karşı, sol hareketlerin dışında, tamamen insani duygular çerçevesinde bir alternatif gelişti. 1988 yılında ülkemizde de ilk Yeşiller Partisi kuruldu. Çok uzun soluklu olmasa da özellikle bölgemizde Geyikli ve çevresinde çeşitli etkinlikler yaptılar. Onlar sayesinde Çanakkale sınırları içinde ilk çevre hareketleri gelişme gösterdi. Daha sonra Çanakkale Çevre Derneği ve Termik Santral İnisiyatifi ile bu hareketler belli noktalara taşındı. Son yı