TÜRKİYE'DE ENERJİ DÖNÜŞÜMÜNÜN İLK ADIMLARI
TÜRKİYE'DE ENERJİ
DÖNÜŞÜMÜNÜN İLK ADIMLARI
Türkiye, enerjide dışa bağımlı bir ülkedir. Kaynakları
olmasına rağmen bu kaynaklarını kısıtlı kullanarak daha çok fosil yakıtlara
dayalı ve dışa bağımlı bir enerji politikası yürütmektedir.
Türkiye, ilk aydınlatma amaçlı elektrik üretimini 1902
yılında 2 kW'lık bir su değirmeninden sağlamıştır. 1913 yılında ise ilk büyük
çaplı termik santral 15 MW kapasite ile kuruldu. Bu santral bugün halen Bilgi
Üniversitesinin bahçesinde ve şu anda bir bilim müzesi olarak kullanılıyor. Özellikle
1950li yıllarda devlet destekli özel yatırımların başlaması ile enerji piyasası
devlet tekelinden çıkmıştır. Fakat bu süreçte özellikle belediyelerin kendi
yatırımlarını unutmamak gerekir. 1970'li yıllarda bütün dünyada yaşanan petrol
krizi ve hızla artan enerji fiyatları ne yazık ki fosil yakıt bağımlılığı
nedeniyle ülkede sık yaşanan enerji kesintilerine neden olmuştur. Bu yıllarda
ülkenin enerji üretim politikasını değiştiren sağ görüşlü politikacılardan
Demirel, hidro enerji santrallerine ağırlık vermiştir. Bu santraller enerji
üretime ve tarımsal sulama olmak üzere iki amaç için üretilmiştir. Bugün ülke
enerji üretiminin %25'i bu santrallerin ürettiği yeşil enerjidir. 1980'li
yıllarda devlet özel sektöre yeni olanaklar sağlamış ve bunlar daha çok kömür
ve doğal gaz santralleri ile enerji üretimine girmişlerdir. 2000li yılların
başından itibaren ise Erdoğan yönetimindeki AKP hükümetleri, özellikle de yeni
bir zengin sınıf yaratmak için kömür yatırımlarına teşvikler vermiş ve enerji
üretimini yerli veya yabancı kömüre dayalı bir hale getirmişlerdir. Bugün
ülkemizde enerji üretiminin yarısı kömür ve doğalgaz ile yapılmaktadır.
Sera gazı salımlarına neden olan fosil yakıtların kullanımı
bu kadar yüksek olmasına rağmen özellikle 1990'lı yıllarda rüzgara yatırımlar
özel sektör eliyle artmıştır. Çeşme'de bir otelin ihtiyacı elektriği üretmek
için kurulan ilk RES ile başlayan süreç bugün ülke genelinde üretilen
elektriğin %7'sinin rüzgar enerjisi ile üretilmesine ulaşmıştır. 2017 yılında
devlet Rüzgar Enerjisi Üretim Bölgesi adıyla bir girişim başlatmış ve 1 GW için
açılan ihaleyi Alman Siemens firması kazanmıştır.
Jeotermal enerjide Türkiye Endonezya'dan sonra ikinci
sıradadır. Bu kapasitenin de kullanılmasında ne yazık ki aynı verimliliği
göremiyoruz. Bugün ülke elektrik üretiminin sadece %1 gibi bir kısmı jeotermal
santraller ile sağlanmaktadır. Çanakkale'de 3 jeotermal santral elektrik
üretimi yapmaktadır.
Güneş enerjisi ile elektrik üretimine geldiğimizde iki ayrı
kısımdan bakmamız gerekmektir. Sıcak su üretimi ve PV ile elektrik üretimi. Türkiye'de
çatı uygulamaları ile sıcak suyun bireysel konutlarda kullanımı çok yaygındır.
Şu an itibari ile 250 GW/termal sıcak su üretimi konutlarda kullanılmaktadır.
Bireysel su ısıtma sistemleri haricinde topluluk bazlı üretim ne yazık ki çok
yaygın değildir. Son yıllarda özellikle kamu binalarında toplu sıcak su üretimi
kullanımı artmıştır. Bireysel su ısıtma sistemlerinin bu kadar yaygın olmasının
temel nedeni, devletin bu alanda kısıtlayıcı veya denetçi bir uygulamasının
olmamasıdır. Devlet karışmadığı zaman Türkiye'de çok büyük sıçramalar
yaşanabildiğinin en güzel örneğidir.
PV ile elektrik üretimi henüz çok yenidir. 2013 yılında
getirilen bireysel ve topluluk bazlı lisanssız enerji üretimi yönetmeliği ile
kişiler kendi konutları veya toplu yaşamın olduğu alanlarda üretim hakkı
sağlanmıştır. Bu yasal düzenleme ile ilk kooperatif de 2014 yılında
kurulmuştur. Bu 5 yıllık süreçte güneş enerjisi ile elektrik üretimi 1 GW sınırını aşmıştır. Fakat bu üretimin hepsi
bireysel veya ticari üreticilerdir. Enerji kooperatifleri henüz elektrik
üretimine geçememişlerdir. Bunda temel neden yatırım konusunda yaşanan
sıkıntılardır. Ekonomik olarak yatırım faizlerinin Avrupa ülkelerine göre yüksek
olması, yeni ve bilinmeyen bir üretim yoluna bireylerin finansal destek vermede
kararsız davranmaları temel etkenlerdir.
Fakat Türkiye özellikle Rusya ile yaşanan uçak krizinden
sonra yenilenebilir enerji yatırımlarının gelişmesini tercih etmektedir. Bu amaçla
güneş ve rüzgar ile 1er GW kapasiteli YEKA (Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanı)
ihalesi gerçekleştirmiştir. Bu ihalelerde ise önkoşul ARGE ve yerli yatırımdır.
Güneş ihalesinde verilen en düşük fiyat 6,3 EuroCent'dir. Bu da özellikle yerli
panel üretim firmalarının kurulmasını teşvik edecek ve bu alanda yerli kaynak
kullanımı ve istihdam artışı sağlayacaktır.
Türkiye'de kurulan enerji kooperatiflerinin gelişimine de
baktığımızda, ülkemizde 2014-2017 yılları arasında kurulmuş olan 20 tane enerji
kooperatifinden söz edebiliriz. Özellikle kuruluş süreci 2016 yılından sonra
artmıştır. Bunun da gerekçesi, derneğimizin ve enerji kooperatiflerinin lobi
çalışmaları sonucu yönetmeliğe eklenen "yenilenebilir enerji
kooperatifleri" tanımıdır. Mart 2016 yılında yapılan bu değişiklik
sonrasında kurulan kooperatif sayısı 16 tanedir. Bu gerçek bir dönüşümün ilk
habercisidir. Özellikle güneşin enerji üretimi çok verimli olduğu ülkemizde,
finansal sıkıntıların da devlet teşvikleri veya ileriye dönük yatırım için
hazır olan yatırımcılarla güneşe dayalı enerji kooperatifleri veya
toplulukların enerji üretimi bir patlama yaşatacaktır. Bunun en güzel örneği de
su ısıtma sistemlerinde Türkiye'nin almış olduğu mesafedir.
Önümüzdeki süreçte yapılacaklar:
- Yenilenebilir Enerji Kooperatiflerinin kurulmasını teşvik
eden ekonomik yaptırımların sağlanması.
- Yenilenebilir Enerji Kooperatiflerine alım süresinin (feed
in tarif) arttırılması.
- Yenilenebilir Enerji Kooperatiflerine arsa temininde devlet
arazilerinde bedelsiz hizmet sağlanması.
- Kooperatifçilik esasları hakkında bilinç düzeyinin
arttırılması.
Yorumlar