Karadeniz'den gelen çölleşme

Bu köşeden uzun zamandır çeşitli vesileler ile ülkemizin ikliminin hızla değiştiğini, bu amaçla yerel bazda yapabileceklerimizle beraber aslında uluslar arası bir mücadele yürütmemiz gerektiğini dile getiriyorum. Bunlara son örnek de Durban’da gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Taraflar Toplantısı idi. Hatırlayacaksınız, bu toplantı dünyamızı yakından ilgilendirdiği için, ben de Çanakkale’de sizleri elimden geldiği kadar bilgilendirmek istedim. Tam 4 hafta ardı ardına bu toplantılar ve görüşmeler hakkında yazılar yazdım. Devamlı okuyucular hatırlayacaktır, bu toplantılar ile ilgili yazılarımdan bir tanesinde sizlere İngiltere Coğrafya Enstitüsünün toplantı esnasında dağıttığı Türkiye raporundan bahsetmiş idim. Özellikle sıcaklık artışlarının +2 dereceyi bulacağı ve su seviyesi yüksekliklerinin de metrelerle ölçülebileceği tahminlerini yapan raporun çevirisi ile uğraşan derneğimiz uzmanları benzer öngörülerde de bulunmuşlardı (bakınız www.troyacevre.com/kutuphane ). Bugün ise yine ülkemizde yapılan bir çalışmaya dayanarak bazı sonuçlara ulaşmada yardımcı olmak istiyorum.

Karadeniz Teknik Üniversitesi Sürmene Deniz Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi Yard. Doç. Coşkun Erüz, geçtiğimiz Salı günü bir araştırmanın sonuçlarını duyurdu. ntvmsnbc sitesine yaptığı açıklamayı aynen yayınlıyorum: ''Son dönemlerde yörede (Doğu Karadeniz bölgesi) yıllık ortalama 0,54 derece sıcaklık artışı gerçekleşmiştir. Yerel ama yıkıcı sellerin görülme sıklığı artmış, yağış rejimi değişmiş, yıllık yağış dağılımı değişim göstermektedir. Kısa süreli şiddetli yağışlarda artış görülmektedir. Yağış miktarı azalmasa dahi, yağışın dengesiz ve aşırı şekilde olması, bölgede heyelan, sel ve su baskını riskini artıracaktır. Yazın çamur yağmuru olarak adlandırılan sahra tozları barındıran yağışların görülme sıklığı artmıştır. Oysaki sahra tozu daha önceleri Anadolu'nun güneyinde kalırdı ve daha çok bahar aylarında görülürdü. Şimdi ise Karadeniz'e kadar geliyor. Akarsuların akış rejiminde düzensizlik, su azlığının arttığı görülmekte. Yörede kışlar daha sıcak geçmekte, karın yerde kalma süresi azalmaktadır. Sıcaklığa bağlı buharlaşma oranının artışı nedeniyle kar yükünün kısa sürede erimesi sonucu, yer üstü ve yer altı su dengesi olumsuz etkilenmektedir. Yağış miktarı azalmasa dahi, yağışın dengesiz ve aşırı şekilde olması, bölgede heyelan, sel ve su baskını riskini artıracaktır.''

Şimdi bu neden önemli diyeceksiniz. Bugüne kadar iklim değişikliği parametreleri ve öngörüleri üzerine çalışan bilim insanlarının büyük bir çoğunluğu Doğu Karadeniz iklim öngörüleri için aynı şeyleri söylüyordu. Yani bölgede düzensiz yağışlar artacak, sel ve su baskınları riskleri çoğalacak idi. Ama sıcaklıkların artması çok önemli bir sonucu getiriyor. Kış aylarında sıcaklıkların artması, karların daha hızlı erimesi ve daha çabuk buharlaşmasına neden olacak. Bir su cenneti olan bölgenin yer altı ve üstü su kaynaklarının yok olacağınızı gözünüzün önüne getirmenizi isterim. Uzun göl gibi bir cennetin resimlerini hepimiz gördük. Bazılarımız ise direkt bölgeyi ziyaret ederek gördü. Şu anda zaten yapılan hidroelektrik santrallerinin baskısı altında olan bölge, bir de iklim değişikliğinin etkilerinden dolayı su kaybı yaşayacak. Bölge insanı bırakın sulama, içmek için bile su bulamayacak. Ülkemizin en önemli getirisi olan fındık, çay ve hatta hamsinin geleceği böylelikle tamamıyla risk altına girecek demektir.

Ne yapacağız peki? Çok hızlı bir şekilde tüketim alışkanlıklarımızı değiştireceğiz. Ülkemizin iklim değişikliği politikalarını diğer ülkelerle ortak hale getirmesi için baskı yapacağız. Geleceğimize yani çocuklarımızın ülkesine sahip çıkacağız. Yoksa çok hızlı bir şekilde yok oluşa gidiyoruz.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Enerji üretiminde değişim ve Kooperatifler

TÜRKİYE'DE ENERJİ DÖNÜŞÜMÜNÜN İLK ADIMLARI

2009 Sakarya Ünivesitesi Kadın Sempozyumu Bildirisi