Enerji verimliliği ve yerel deneyimler


İlki 1973’de yaşanan petrol krizi sonrasında bütün dünyada petrolün yerini alabilecek olan enerji kaynakları için arayışlar başladı. Bugün ise, Japonya’da yaşanan felaketten sonra nükleer tehlikenin ne kadar korkutucu sonuçlardan biri olarak görüldü. Gerçi bundan daha büyük bir felaketi 1986 yılında Çernobil felaketi ile yaşamıştık. Fakat “özgür” batının ve gelişmiş sanayi kapitalizminin egemen olduğu bir yerde yaşanmadığı için o günlerde çok önemsenmedi. Tarihsel sürece baktığımızda bu iki dönüm noktası, insanlık ırkını farklı biçimlerde düşünmeye itti. Petrol krizi sonrasında, özellikle de nükleer teknolojide gelişmeler sonucunda çok büyük nükleer santraller kuruldu. Buna biraz da o günlerin siyasal konjonktürü de ivme kattı. Ama aynı zaman diliminde insanoğlu temiz enerji kaynakları dediğimiz rüzgar, güneş ve jeotermali de keşfetti. Bu yıl Japonya’da yaşanan büyük deprem ve arkasından gelen dev tsunami, nükleer enerjinin ne kadar tehlikeli olduğunu bütün dünya liderlerine gösterdi (ülkemizin Enerji Bakanı ise yapmakta direniyorsa aklıma herkesin gittiği yön ile ilgili bir atasözü gelir). Neredeyse tüm dünya liderleri nükleer enerji yatırımlarını askıya aldıklarını, hatta iptal ettiklerini, var olanları da belirli bir süre içinde kapatacaklarını ifade etmeye başladılar.

Tüm bunların ışığında, geçtiğimiz hafta İstanbul’da toplanan “Uluslar arası Enerji Verimliliği Konferansı” toplandı. Özellikle Avrupa Birliği enerji verimliliği mevzuatı ve bu alanda yerel yönetimlerin yapabilecekleri, kurulmuş olan ortaklık ağları ile de deneyimlerin paylaşılması değerlendirildi. Avrupalı katılımcıların haricinde, Türkiye’den de birçok bakanlık ve belediyenin katılımı ile gerçekleşen konferanstan sizlere bazı belediyelerin uygulama deneyimlerinden örnekler vermek istiyorum. Yeni enerji yatırımlarına gerek duymadan ve var olan enerji yatırımlarının verimli olarak kullanılması ile neler yapılabileceği konusunda bilgiler içeren bu deneyimler, daha az sera gazı salımına yardımcı olacak ne kadar yöntem olduğunu da bizlere göstermekte.


Çek Cumhuriyetinin 400 bin nüfuslu şehri Brno’da yapılan bina yalıtımları ve yenileme çalışmalarından verilen örneklerden öğrendik ki ısınma giderlerinde %70 tasarruf sağlamışlar (düşünün apartmanınızda yıllık 100 ton kömür yakar iken, yapacağınız yalıtım ile bu rakam sadece 30 ton olacak). Belediye ilk önce kendi mülkiyetinde bulunan toplu konutlarda verimliliği arttırmak için 16 cm kalınlığında izolasyon malzemesi kullanarak ve pencerelere üç kat pencere takılmış. Unutmamak gerekir, Çek Cumhuriyetinde kış aylarındaki ortalama sıcaklık 6 derece civarında. Binalara yerleştirilen güneş enerjisi panelleri ile de su ısıtılmasında %35 verim sağlanmış. Bunun karşılığı ise atmosfere konut başına yıllık 1100 ton daha az CO2 . Aynı çalışmayı bölgedeki okullarda da yapmışlar. Özellikle ısınma ve aydınlatma giderlerinden çok büyük tasarruflar sağlamışlar.

Sivas Belediyesi ise özellikle doğalgaz kullanımının azaltılması için binalarda ısınma maliyetlerini, enerji tüketimini ve CO2 salımını azaltmak için bir proje hazırlamış. Bunun için Paris Planlama Ajansı ile ortaklık kurulmuş ve oradaki deneyimlerden yararlanılmış. Sivas’ta mantolama (yalıtım) yapılan binalarda bile performans kaybı yaşandığını tesbit etmişler. Bunun gerekçesi olarak da ehliyetsiz ve tecrübesiz uygulayıcı ve firmaların olduğunu tesbit etmişler. Hemen bu alanda uzman yetiştirme eğitimleri oluşturmuşlar. Bundan sonra yapılacak olan yalıtım uygulamalarının bu ehliyetli kişilerce gerçekleştirilmesi sağlanmış. Hatta bu alanda odalar, sektör dernekleri ve yerel karar vericiler arasında ortaklıklar sağlamışlar. Akla ziyan ama, tam 3 bin kişi enerji verimliliği ve tasarruf tedbirleri konusunda eğitimden geçmiş.

Eskişehir Tepebaşı Belediyesi ise, var olan bir mevzuatın uygulamasını yaparak ne kadar büyük verimlilikler elde ettiğini anlattı. Binalarda Enerji verimliliği üzerine uygulamada olan TS 825 kuralları yasal olarak önümüzde olmasına rağmen uygulanmamaktadır. Tepebaşı Belediyesi bunları uygulamaya geçirerek, binalarda yönetmeliğe uyarak yapılacak yenilemeler sonucunda doğalgaz tüketiminde on yıl içinde 110 milyon ton tasarruf edileceğini göstermiş. Tamamen dışa bağımlı olduğumuz bir enerji kaynağındaki verimi düşünün bir de bu kadar doğalgazın yakılması nedeniyle atmosfere yapılacak olan CO2 salımını düşünün. Tepebaşı Belediyesi aynı zamanda kendi binasını da yalıtarak bu sürece katkı vermiş.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Enerji üretiminde değişim ve Kooperatifler

TÜRKİYE'DE ENERJİ DÖNÜŞÜMÜNÜN İLK ADIMLARI

2009 Sakarya Ünivesitesi Kadın Sempozyumu Bildirisi