Gelecek Yenilenebilir Enerjilerde

Google ismini telaffuz ettiğimizde, kimsenin yabancılık çekmeyeceğini biliyorum. Bilgisayar ve internet kullanan herkesin bildiği bu dev isim, dünyada en bilinen marka olarak da kabul ediliyor. Yani marka değeri de çok yüksek olan bu şirket, 1996 yılında iki üniversite öğrencisi tarafından kuruldu. İnternet ve yazılım alanında çalışan firmanın 20 bin üzerinde çalışanı var (2009 yılında 20,164 idi, sonraki rakamlarına ulaşamadım). Merkezi California eyaletinde Mountain View’da. Yıllık geliri ise 30 trilyon dolar. Google bu kapasite ile çalışıyor. Bu kapasite ile çalışır iken harcadığı elektrik enerjisi miktarını bugüne kadar kimse bilmiyordu. Bunu şirket büyüklüğü ve ticari sırlar kapsamında saklı tutmalarını anlıyorum. Fakat son günlerde şirket ortaklarından Urs Hoelzle, bu konuda bir açıklama yaptı ve kendi blog sayfasında bu bilgiyi herkesle paylaştı. Buna göre Google bir yılda 2,26 kw/h elektrik enerjisi tüketmektedir. Bunu duyan bazı çevre örgütleri de bunun ne kadar Karbondioksit’e (CO2) tekabül ettiğini hemen hesapladılar. Bu da yılda yaklaşık 1,5 milyon ton CO2’ye karşılık geliyor. Bir kıyaslama ile bu rakamları hepimizin daha rahat algılayabileceği bir şekle sokmak istiyorum. Google, bir yılda Türkiye’nin bir yıllık elektrik harcamasının yaklaşık %2 sini tüketiyor. Yani ülkemizdeki tüm fabrikalar, konutlar, sokaklarda tüketilen elektrik enerjisi yaklaşık 70 tane Google ile eşdeğer. CO2 salımını da siz zaten hesapladınız sanırım. Bu kadar büyük rakamlar, Google yöneticilerini de önlem almaya itti. 2006 yılında şirket, ilk aşamada kendi merkezlerinde olmak üzere yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapacağını ifade etti. Aynı yıl başlayan yatırımlar sonucunda, şirketin enerji ihtiyacının % 30unu karşılanır hale gelindi. Geçtiğimiz hafta içinde yine firma yetkilileri, Independent gazetesine verdikleri açıklamada, şirketin artık yenilenebilir enerji yatırımlarına da ağırlık vereceğini açıkladılar. Yani Google artık karşımıza sadece bir bilgisayar hizmeti olarak gelmeyecek, o bilgisayarın ve diğer elektronik aletlerin çalışması için elektriği de üretecek. Rüzgar, güneş ve jeotermal gibi yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanarak üretilecek olan elektriği de küresel enerji piyasasında satışa sunacak. Özellikle iklim değişikliği ile az da olsa ilgilenen kişiler bilirler, Türkiye, son dönemde sera gazı salımlarında, en hızlı gelişen ülke olmuştur. Onun içindir ki çevreciler ve yeşiller durmadan ülkemizde hızla yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapılması gerekliliğini savunurlar. Rüzgar ve güneş olarak ne kadar verimli bir konumda olduğumuzu, hele bizim gibi bir rüzgar kenti olan Çanakkale’liler çok iyi anlarlar. Her zaman var olan “enerji” (rüzgar ve güneş aslında bir enerji vermektedirler-bakınız ilköğretim fen bilgisi kitapları), bugüne kadar boşuna aktı gitti. Yeni teknolojiler ve özellikle teknolojik gelişme, bizlerin bu alanda yeni yatırımlar yapabilmemizi sağlıyor. Sizlere bu yazıyı yazdığım gün bbc’de verilen bir habere göre, çatılara kurulan güneş enerjisi panelleri, direkt güneş ışığını görmeseler ve üzerlerinde 4 cm’ye kadar kar olması durumunda bile elektrik üretmeye devam edebileceklerini ve bu yeni panellerin eski teknolojiye oranla % 50 daha ucuz olacağını bildiren bir haberi iletti. Yani bu alanda teknoloji çok büyük bir hızla gelişiyor ve durmadan daha ulaşılabilir bir hal alıyor. Her durumu illa Çanakkale ile bağlantılandırmak zorunda mısın dediğinizi duyar gibi oldum :) Yukarıda saydığımız yenilenebilir enerji kaynakları ilimizde yok mu? Rüzgar dediğimizde, zaten kurulu olarak faaliyette bulunan 6 Rüzgar Enerjisi Santralı (RES) il sınırları içinde mevcut. Güneş enerjisi ile ilgili çok avantajlı bir konumda olduğumuzu biliyorum. Jeotermal dediğimizde de aynı özellikler tekrar gündeme geliyor. O zaman, un var, su var, şeker var… Helva yapmak da tamamen bizlerin elinde.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Enerji üretiminde değişim ve Kooperatifler

TÜRKİYE'DE ENERJİ DÖNÜŞÜMÜNÜN İLK ADIMLARI

2009 Sakarya Ünivesitesi Kadın Sempozyumu Bildirisi